Anasayfa » » "Emperyalist Rusya Karşısında Korkusuz Komutan İmam Şamil"

"Emperyalist Rusya Karşısında Korkusuz Komutan İmam Şamil"

Yazar : Kavkaz Online Tarihi : 28 Ocak 2013 Pazartesi | 18:38

Rahman ve Rahim olan Allah(cc)’nun adı ile…

Tarih boyunca Müslümanların başına bela olmuş en büyük musibetlerden birisi de emperyalist Rusya’dır.

Rusya, iç çatışma ve mücadelelerinden ötürü güçlerini yok eden asya Müslümanlarının bu acıklı durumlarından istifade etmesini çok iyi bilmiş ve neredeyse bütün topraklarını ele geçirmiştir. Bu gün Rusya denilen ülkenin topraklarının %90’ı asyalı Müslümanlardan alınmıştır.

Sadece Osmanlı hilafeti, Kırım’da ve Kafkasya’da bir müddet Rusya’yı durdurabilmişti. Fakat Osmanlı devletinin zayıflamasıyla birlikte Rusya, her biri İslam Ümmeti için ayrı bir yıkım olan onlarca savaştan sonra bu bölgeleri de işgal etmiştir.

Emperyalist Rusya, sadece İslam topraklarını işgal etmekle kalmadı. En acımasız zulüm, işkence ve sindirme politikalarıyla Müslümanları yok etmeye çalıştı. Hatta bunun için İspanya da Müslümanlara uygulanan yöntemleri araştırıp işkence yöntemlerini sürekli geliştirdi.

Herşeye rağmen, en ufak bir muhalefete bile müsade etmeyen rus emperyalizmine karşı asya Müslümanları direnmeyi sürdürdüler. Dinleri İslamı terketmediler. Bildiğimiz bilmediğimiz nice acılar yaşadılar.

Haçlı Rusyası döneminde de Sovyetler döneminde de aslında Rusya’nın tek bir hedefi vardı. O da Rus emperyalizmiydi. Bu hedef için tahmini rakam ile 20 milyon Müslümanın sadece orta asya da katledilip soykırıma uğradığını söylersek Rusya’nın bütün bölge de neler yaptığını da tahmin edebiliriz.

Bu gün orta asya devletleri güya bağımsızlıklarını kazandılar. Hatta Türkiye’ye temsilcilerini gönderip Kayseri de demir dövüp orta asya hatıralarını canlandırmaktalar. Fakat ülkerlerine, Moskova’ya uğrayıp rapor vermeden dönememekteler. Bu da orta asya’nın hala Rus egemenliği altında olduğu konusunda açık delillerden sadece bir tanesidir.

Rusya, tarihi emperyalist misyonunu devam ettirmektedir. Bosna’da, Çeçenistan’da ve son olarak da Suriye de yapılan Müslüman katliamlarında başrolü oynamaktadır.

Yüce Allah’ın, İslam dininin, İslam ümmetinin en büyük düşmanlarından birisi olan Rusya… Birçok Müslümanın gözünde efsane haline gelmiştir. Yenilmez bir güç olarak ihtişamla karşımızda duruyor, bize tepeden bakıyor.Bu güce karşı yapılacak her hareket kesin bir ölüm demektir. Bu yüzden akıllı olmak lazımdır. İşte böyle söyleyen akıllılar sayesinde, karşılarına çıkacak cesareti gösteren kimse olmadığı için İslam düşmanları, İslam topraklarını işgal etti, Müslümanlar katledildi. Ama bu akıllılar hala akıllanamadılar. Çünkü kur’anı düşünmediler. Kur’an bildirdi: “ Kur’an’ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalplerinde kilitler mi var?”

Her halimiz için Yüce Allah’a hamd olsun. RasulUllah’ın(s.a.v) haber verdiği gibi… Ümmet içinden bir taife vardır. Onlar kendilerine ihanet edenlere rağmen, kıyamete kadar Hak üzere cihad edecekler ve galip olacaklardır. Bu taife, Cemaat halinde çalışır. Hem ilim hem de savaş ehlidir.

Bu Cemaat sadece Allah’ı ve Rasulünü ve de Mü’minleri dost edinir. Böylece münafık olmak zorunda kalmaz. Dost edindikleri bir kafir topluluğu yoktur ki onlara karşı girişilecek bir harekette, kafir dostlarının yanında yeralsınlar. Onlar tüm Allah düşmanlarının düşmanıdırlar.

Kimi zaman Arap yarımadasında, kimi zaman horasan da, kimi zaman Kafkasya da, kimi zaman Şam da ortaya çıkarlar. Ama Ümmet var oldukça onlar da varlıklarını devam ettirirler. Hakkın şahidleri, islamın gür sesi ve izzetli yüzüdür onlar. İlim ile amel etmek onların şanıdır. Cihadı onlar sürdürürler.

İslam ülkelerinde yaptığı canavarlıkları ile meşhur olmuş emperyalist Rusya da Yüce Allah’ın izni ile Kafkasya da RasulUllah’ın haber verdiği bu Cemaat ile tanışma şerefine ermişti nihayet.

Kafkasya dağlarında Kur’an ve Sünnette vasıfları anlatılan o Mücahitler, insanların gözünde efsaneleşen emperyalist Rusya’ya karşı en büyük cihad bayrağını açmak için harekete geçiyorlardı. Başlarında RasulUllah’ın haber verdiği, o hak üzere yürüyen cihad Cemaatinden olduğunu umut ettiğimiz,  hem çok büyük bir İslam Alimi hem de İslam komutanlarının en büyüklerinden olan İmam Şamil Dağıstani vardı.

Bu mübarek cihad İmamı, kafir Rus canavarlarına karşı asırlarca devam edecek ve hala da devam eden, Rus ordularını sayısız defa perişan eden Kafkasya cihadını başlatacaktı. Muzaffer Cihad Cemaatinin RasulUllah’ın haber verdiği şekilde zafer kazanması bu şekilde gerçekleşir. Çünkü İslam’ın zaferi böyledir. İslam’ın zaferi; ekonominin iyiye gitmesi, yaşam şartlarının güzelleşmesi, kalkınmanın sağlanması değildir. Eğer İslamın zaferi bunlar olsaydı, hz Ömer(r.a) böyle işlerle uğraşıp cihad işini terkedenleri “size ehli kitap muamelesi yaparım” diye tehdit etmezdi. Muzaffer cihad Cemaatinin rızkı; tıpkı RasulUllah’ın(s.a.v) zamanında  olduğu gibi Mücahitlerin mızraklarının gölgesi altındadır. Bu Cemaatin galibiyeti; her ortam ve şartta hak üzere cihadın devam etmesidir.

İmam Şamil’in hedefi: Kafkasya’nın tamamını içine alan yüce İslam şeriatı kurallarının hakim olduğu, özgür Müslüman Kafkasya devletini kurmaktı.

İlim tahsilinin hemen ardından Kafkasyaya gelen ve yüce gayesi için cihad imamlarıyla birlikte Allah’ın düşmanlarına karşı savaşa başlayan İmam Şamil, Kafkasya da ki ilk cihad imamlarından Gazi Muhammed’in şehit olduğu Gimri savaşında kendisini buldu.

Bu savaşta Şeyh Şamil de ağır yaralar almıştı. Bu yüzden Yirmi beş gün baygın yattı. Kendine geldiğinde annesini başucunda görünce güçlükle: “Anacığım! Namazın vakti geçti mi?”  Diye sordu. Namazlarını ima ile kılarak , aylarca yatakta kalan Şeyh Şamil, sıhhatine kavuştu.

Cihad İmamlarının hayatları da RasulUllah(s.a.v) ve ashabının hayatları gibi dersler ve ibretlerle doludur. Bu hadise de içinden onlarca ders çıkarılabilecek niteliktedir. Savaşta da olunsa ibadetlere ısrarla devam edilmesinin önemi, yaralanınca cihadın terk edilmemesi, annenin de cihaddaki oğluna destek olması, bunlardan sadece birkaçıdır.

Kafkasya da demokratik şekilde değil, İslam alimlerinin şura kararlarıyla İmamlığa seçildikten sonra Şeyh Şamil, davet çalışmalarıyla, eğitim çalışmalarıyla, teşkilatlanma çalışmalarıyla kafkasya Müslümanlarını yüzyılının en büyük savaşlarından birisine hazırlıyordu. Cihad; iman, ilim , akıl , kuvvet ve cesaret ehli kahramanlar istiyordu. Bu beceriler de eğitim ile kazanılabilirdi. Bu amaçla kafkasya da hem İslami eğitimlerin hem de savaş eğitimlerinin verildiği medreseler açıldı. Cihad nesli, bitmeyecek kıtal için yetişiyorudu.

Tesirli hitabetiyle halka hakkı haykıran, kafir yönetimlerden kurtulunmasının Müslümanlar için zorunluluk olduğunu anlatan İmam Şamil’in etrafında Avarı, lezgisi, çeçeni, çerkezi, abhazı ile kafkasya Müslümanları tek yumruk haline geldiler. İşgalci rus güçlerine saldırıya geçtiler.

Kafkasya da ki gelişmeleri dikkatle izleyen Rusya dehşete kapılmıştı. Kimsenin korkudan başını kaldırıp bakmaya bile cesaret edemediği vahşi dev afallamıştı. Kararlı bir cihad çağrısı, rus canavarını şaşkın bir ördeğe döndürmüştü. Ne yapacağını bilemiyordu.

Allah düşmanları bizim kendilerini gözümüz de büyüttüğümüz gibi değildirler. Tam aksine korkak ve zayıftırlar. Kur’an bildirir: “onlar sizinle yüksek kalelerin arkasında olmadıkça savaşamazlar. Savaşsalar arkalarını dönüp kaçarlar.” Fakat Müslümanlar dinlerini terkedip cihadı bırakınca Allah düşmanları devleşir, saldırganlaşır, zalimleşirler.

İslam ümmeti, cihad terkedildiği zaman en büyük zulüm ve soykırımlarla karşılaşır. Kur’an bize bu hakikatı şu şekilde haber verir: “yakınınız daki kafirlerle savaşın. Onlar sizde bir çetinlik ve üstün gayret olduğunu görsün ve yılsınlar. Çünkü kafirler zalimlerin ta kendileridir.”

Kur’an’dan da öğrendiğimiz gibi yüz milyonlarca Müslümanın zulümlere ve soykırıma uğramasının vebali cihad karşıtı münafık karakterli kimselerin üzerinedir.

Karşısında İmanlı dağ arslanlarını bulan Rusya, önce problemi barışçı yollardan çözmeye kalkışır. Komutan İmam Şamil’e, Kafkasya İslam emirliğinin etrafında Müslümanları toplama sevdasından vazgeçtiği takdirde  en büyük makamların, rütbelerin verileceğini , başına krallık tacı giydirileceğini, çarlık hazinelerinin ayakları altına serileceğini bildirir.

Davasından vazgeçmesi karşılığında RasulUllah(s.a.v)’ e de ne teklifler yapılmıştı. RasulUllah’ın (s.a.v) cevabı ne olmuştu? “ bir elime ayı, bir elime güneşi verseniz, kesilsem de Davamdan vazgeçmem.” RasulUllah’ın (s.a.v) izinden giden İmam Şamil’in cevabı ne oldu peki? Şeyh Şamil, küfrü ve kafirlerle kaynaşmayı hoş görenlere inat, kendisine bu alçakça teklifleri getiren rus generaline en son cevabında şöyle söyledi: “Ben Kafkas Müslümanlarının hürriyete kavuşmaları için silaha sarılan gazilerin en aşağısı Şamil! Allahu teala’nın himayesini, çar’ın efendiliğine feda etmemeye yemin eden, özü sözü doğru bir Müslümanım. Daha önce çar Nikola!yı tanımadığımı, emirlerinin bu dağlarda geçersiz olduğunu General Klugenav’a anlayacağı şekilde tekrar tekrar söylemiştim.Bu sözleri sanki taşa söylemişim gibi, çar , hala görüşmek için beni Tiflis’e davet ediyor. Bu davete icabet etmeyeceğimi bu mektubumla son defa size bildiriyorum. Bu yüzden fani vücudumun parça parça kıyılacağını ve sırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmayacağını bilsem, bu kesin kararımı hiç bir zaman değiştirmiyeceğim. Cevabım bundan ibarettir. Nikola’ya ve onun kölelerine böylece malum ola!”

Çar Nikola, karşısında böyle İmanlı, kahraman Mücahitler varken ne vaad ederse etsin barış ve diyalog çalışmalarından hiç bir sonuç alamayacağını anlamıştı. Günümüz de ki kafirlerin kendilerine giydirdikleri sahte taçlara kanan sözde İslam önderleri ise zamanımızın çarlarının tekliflerini bütün kalpleriyle kabul etmiş gözüküyorlar. Kafirlerle dostlukları karşılığında Mücahitlere düşman oluyorlar. Kazanımları varmış. Sormak lazım. Dininizi kaybettikten sonra neyi kazandınız?  Kur’an bildirdi: “ Mü’minler, Mü’minleri bırakıpta kafirleri dost edinmesinler. Kim bunu yapacak olursa Allah ile dostluğu kalmaz.” Kazandıkları onların olsun. Yüce Allah Mücahitlere yeter.

Emperyalist Rus çarlığı, barış ve aldatma girişimlerinin işe yaramadığını gördükten sonra en seçkin ordularını, en seçkin generallerini ( bu generaller Napolyon’u yenen generallerdi), yüzlerce top ve ağır silahlarını seferber edip defalarca Kafkasya’ya saldırır. Bu saldırılar tam 35 sene devam eder. Fakat her defasında İmam Şamil ve kahraman mücahitlerin karşısında, 50 kat daha büyük orduları olmasına rağmen bozguna uğrar.

Rus Kaynakları 1843 senesinde yapılan bu harplerin neticesi hakkında şöyle demektedir: “Şamil Avaristan da taş üstünde taş bırakmadı. Unsokul, Balakan, Moksok, Ahalçi, Tsanah, Hassat, Gergebil, Burunduk, Hunzah, Nizovaye, Ziran, Gimri gibi en önemli üslerimizi, mevzilerimizi kamilen ele geçirip temelinden tahrip etti.Rusya’ya çok pahalıya mal olan bu Avaristan muharebelerinde yaptığımız müthiş masrafları, verdiğimiz korkunç insan ve malzeme zaiyatını hesap edecek olursak, bu savaşın Kafkasya’da yaptıklarımızın en kanlı ve zararlısı olduğu meydana çıkar.”

Bütün bu bilgilerden de anladığımız gibi Komutan İmam Şamil,  sadece savunma savaşı yapmamıştır. Oturduğu yerde düşmanın gelmesini beklememiştir. Cihad birliklerinden kat kat üstün oldukları halde defalarca Rus mevzilerine baskınlar düzenlemiş ve 25 Rus mevzisini tahrip etmiştir.

Bazıları derki: düşmanlar çok kalabalık ve ağır silahlara sahip. Onları asla yenemeyiz. Öyleyse savaştan vazgeçelim. İslam Alimleri ne güzel söylemişler. “ savaş meydanında olmayan bir alime cihad hakkında soru sorulmaz.” Çünkü o kişi alim de olsa cihad ilminin başka incalikleri vardır. O kişi bu incelikleri bilemeyeceğinden cihad hakkında sacece cihad ulemasına soru sorulur. Cihad uzmanı olan alimler yukarı da ki cihad farzını iptal etmeyi hedefleyen anlayışa şu cevabı verirler. “düşman kalabalık ve ağır silahlı olabilir. O zaman biz de değişik taktik ve stratejilerle düşmanı ağır silahlarını kullanamaz hale getiririz. Kalabalık oluşunu da değişik yöntemlerle düşman için dezavantaj olacak hale getirebiliriz.Bu durumda cihad farzı üzerimizden kalkmaz.” bu anlatılanları uygulamalı olarak ispatlayan mübarek komutanlarımızdan birisi de şüphesiz İmam Şamildir.Cihad kaçkınlarının kaçacakları yer yok.

Ruslar harp meydanlarında sürekli yenilince ova köylerinde inanılmaz zulümler yapmaya başladırlar.Bu köylerden gelen iki kişi İmam Şamil’in annesine yaşananları anlatır. Şeyh Şamil’in anneside şafkate gelerek bir hata yapar. Mücahitlerin emiri olan oğluna belli bir süre için Ruslarla mütareke yapmasını önerir. Böylelikle zulüm altında inim inim inleyen köylüler de biraz rahatlar diye düşünür. Fakat Komutan İmam Şamil’in cihad yolundan dönmeye niyeti yoktur. Bu konu da annesi bile karşısına çıksa tanımayacaktır. Daha ilginç olanı İmam Şamil, cihad karşıtı olma suçundan ötürü annesini cezalandıracaktır.

İmam Şamil’in annesi de yaptığı hatayı anlamış, pişman olmuştu. Şöyle söyler: “ dilim tutulsaydı da oğluma böyle bir şefaatte bulunmasaydım. Müslümanların kafirlere boyun eğmesi gibi büyük bir günahı işletmeye sebep olmak ne kötü. Elbette oğlum bunu kabul etmeyecektir. Ya Rabbi! Bu işin halledilmesi için oğluma yardım eyle, beni de affettiklerinin arasına al!” Oğlu Şeyh Şamil’e ise şöyle söyledi: “ Oğlum! Allahu Teala’nın emrinden kıl ucu kadar ayrılırsan emzirdiğim sütü helal etmem! Verilecek cezayı şimdiden kabul ediyor, adalatten zerre kadar şaşmamanı istiyorum.”

İşte İmam Şamil ve işte annesi. Ne mutlu onlara. Ne yazık bizlere. Ey anneler, Bizim için gösterdiğiniz emekleri çok iyi biliyor ve sizi Allah için çok seviyoruz. Fakat Allah’ı ve Rasulünü ve Allah yolunda cihadı daha çok seviyoruz. Allah için Bizim önümüze geçmeyin.  Ümmetin evlatları susayanların soğuk suya koştuları gibi cihada koşmak istiyor. Seveni sevdiğinden ayırmayın. Cihada susayanların susuzluğunu cihaddan başka giderecek hiç bir şey yoktur.

Komutan İmam Şamil’in annesi cezaya dayanamaz ve bayılır. Şeyh Şamil annesinin yerine onun varisi olarak cezanın kendisine uygulanmasını emreder. Cezayı uygulayanlara da bütün güçleriyle vurmalarını söyler. Kanlar içinde kalır. Sonra da şükür secdesi yapar. Halk ise bir taraftan ağlayıp göz yaşı döker diğer yandan böyle adaletli bir imamı başlarına geçirdiği için yüce Mevla’ya şükreder.

Komutan İmam Şamil, Ruslarla mütareke yapması için annesini şefaatçi yapmaya çalışan köylüleri yanına çağırdı ve gördükleri manzarayı köylerinde ki bütün cihad karşıtlarına, hoşgörü ve diyalog sevdalılarına anlatmalarını istedi. “İslam düşmanlarına son cevabım budur.” dedi. Cihad konusunda küçük bir tereddüte 100 sopa ceza. İslam düşmanlarına son cevabım budur.

Tüm imkanlarını seferber etmesine rağmen her defasında ordularının perişan olduğu haberini alan Çar Nikola, Kafkasya da hiçbir başarı haberi alamadan öldü. Yerine 2. Aleksandır geçti. Yeni Rus Çarı, sayıları bir kaç bini bulan, barut ve asker sayıları sürekli azalan İmam Şamil ve arslanlarına karşı beş büyük ordu hazırlattı. Toplamı 300 bini bulan bu ağır silahlı bu ordularla vahşi saldırılar yeniden başlamıştı.

Dost ülkelerden gerekli yardımı göremeyen Şeyh Şamil, bu muazzam kuvvete karşı yanında birkaç yüz kişi kalana kadar savaştı. Nihayet elindeki bütün kuvvet kaynakları tükendi. 1859’un 6 eylül’ünde Gunipte 70 bin kişilik Rus birliğine, yanında çok az Mücahit olduğu halde, tüm imkansızlıklara rağmen küçük birlikleriyle 35 sene sürdürdüğü inanılmaz savaşın ardından , bir antlaşma karşılığında teslim oldu.

Antlaşmaya göre Kafkasyalı Müslümanların Dinlerine karışılmayacak, onlardan asker alınmayacak, vergi toplanmayacak, Kafkasya Müslümanları iç işlerinde serbest bir yönetim kurup idarecilerini kendileri seçeceklerdi. Fakat bu antlaşmaya Ruslar bağlı kalmadılar.

Küfrü hoş görmeliyiz diyen birisi şöyle söyleyebilir: “gördünüz mü? Sonunda İmam Şamil de silah bırakmış işte.” El cevap: Evet doğru. Fakat bütün ömrü boyunca cihad edip tüm imkanları yok olduktan sonra oldu bu. Siz ise daha 5 dakika bile cihad etmeden teslim bayrağını çektiniz.

Yine kafirlere değil de Mücahitlere düşman olan birisi şöyle bir itiraz da bulunabilir: “İmam Şamil başarı elde edemedi.”El cevap: gerçekten mi? Kafkasya da asırlarca devam eden İslami cihad başarı değil mi? Bu Şeyh Şamil gibi cihad imamlarının eseri değil mi?

Başarı: hak üzere cihadın devam etmesidir. Dinini satıp dünyanın geçici menfaatlerini satın almak başarı değildir.RasulUllah(s.a.v) bildirdi:“cihad edenler için Cennette 100 derece vardır.Her derecenin arası yerler ve gökler arası kadardır.”Bundan daha büyük başarı olur mu?

İmam Şamil, aile efradı ve 40 kadar adamı Petersburg’a Çar’ın sarayına götürülür. Rus Çarı II.Aleksandr tarafından sarayın kapısında hayrete düşülecek derecede nazik karşılanır. Çar, babası 1.Nikola’ya ve ihtişamlı ordularına tam otuzbeş yıl Kafkasya’yı zindan eden, zamanının bu en büyük kahramanını karşısında görür görmez, yüzünden ve sakalından hayranlıkla öpmekten kendini alıkoyamaz.

Davasına sadık kahraman savaşçılara düşmanları dahi saygı duyar. CIA’nın Üsame bin Laden’i yakalama timi başkanı Michael scheuer de yüzyılımızın  büyük Mücahid İmamı Komutan Şeyh Üsame bin Laden’e büyük hayranlık duyduğunu itiraf etmekte ve Faziletli Cihad Şeyhini İslam tarihin de ki büyük kahramanlara benzetmektedir. Bunlar az ibret değildir. Arif olan anlar.

Aradan ancak on yıl geçtikten sonra Çar, Şeyh Şamil’in Hac’ca gitmesine izin verir. Ancak bir tedbir olarak oğlu Muhammed Şefi’yi alıkoyar ve Hacc’ı ifa ettikten sonra derhal Rusya’ya dönmesini şart koşar.

Şeyh Şamil, 1870 yılında maiyetindeki adamları ile birlikte Rusya’dan ayrılarak önce İstanbul’a uğrar. Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır. Osmanlı sultanı “babam mezardan kalkıp gelse bu kadar sevinebilirdim” der. Şeyh Şamil ise Osmanlı’nın elini sıkmak için nice seneler beklediğini söyleyerek sitemini bildirir. Osmanlı’nın ve Şeyh Şamil’in  bu buluşması keşke daha önce gerçekleşseydi ve kafkasya İslam’ın nuru ile aydınlansaydı. Basra yıkıldıktan sonra neye yarar bu buluşmalar.

Şamil’in İstanbul’a uğradığı haberi duyulduğunda şehirde yer yerinden oynamış, halk bu büyük kahramanı görebilmek için saray kapılarına akın etmişti.

Şamil, aşkına düştüğü son menzile bir an evvel varmak için Sultan’ın kendisine tahsis ettiği gemi ile yola koyulur. Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından törenlerle karşılanarak Mekke’de Şürefa dairesinde misafir edilir.

Hac sırasında orada bulunduğunu duyan, dünyanın dört bir yanından gelmiş yaklaşık yüzbin müslümanın onu görmek için yarattığı izdiham sonucu, hükümet makamları İmam Şamil’i Kabe’nin üstüne çıkarmak suretiyle bu hayran kalabalığın arzusunu tatmin edebildi.

O günler de İslam ümmeti,  haber kaynaklarının bu günkü çeşitliliği ve çokluğunun olmamasına rağmen Mücahitlerini tanıyor ve seviyordu. Cihad haberlerini takip ediyor ve ilgileniyordu. Bu gün her türlü haber alma olanaklarına rağmen İslam ümmetinin önünde duran hocalar bile Mücahitleri tanımıyor ve onları meçhul kişiler olarak İslam Ümmetine anlatıyor. Mücahitleri tanıyıp taraftar olma ve destekleme nimetinden bile yoksun bu kimselere çok yazık.

Şeyh Şamil Hac vazifesini yaptıktan sonra tüm ömrü boyunca yolunda savaştığı sevgili Peygamberi, RasulUllah(s.a.v)’in şehri Medine’ye gitti. O RasulUllah(s.a.v)’in yanında son nefesini vermek istiyordu. O’nun(s.a.v) yolunda  yaklaşık yarım asır savaşmıştı. Bunu istemek hakkıydı.

İmam Şamil, Sultan AbdülAziz’e, Rus Çarında bıraktığı çocuklarının kurtarılmasını ve devleti Aliye de vazife verilmesini bildiren bir mektup yazdırdı ve RasulUllah’ın (s.a.v) şehri Medine de kelime-i Şehadeti söyleyerek, yanında Kur’an okunduğu halde sevdiklerine, Yüce Allah’a, Rasulüne, ve şehidlere kavuştu. Onlar ne güzel arkadaştır.

Mücahitlerin Komutanı Şeyh Şamil vefat etti. Fakat Kafkasya cihadı yüzyıllardır meyve vermeye devam ediyor. Bu gün bu yüce cihadın son halkası Komutan Ebu Osman Dokko Umarov Kafkasya İslami hareketini tamamen Yüce Allah’ın boyası ile boyadı. Demokrat, kavmiyetçi pislikleri uzaklaştırdı. Yüzyılın Mücahit imamı Şeyh Üsame bin Laden’den övgü dolu sözlerle bahsetti. Sadece Rusya’nın değil, Allah’ın(cc) düşmanı  ABD’nin de düşmanı olduğu için başına 5 milyon dolar ödül konuldu. Bu durum karşısında örnek cihad lideri komutan Dokko Umarov, şu tarihe geçecek cevabı verdi: “Biz tüm Allah düşmanlarının düşmanıyız.”

Bölgecilik bidatına tutulanlar, menfaatleri için Dinlerini satanlar Emir Dokko ve muasır Kafkas mücahitlerinden de ibret almazlar mı? Almazlar. Tam aksine onlar münafıklık peşindedirler.Onlar İslam için cihad yerine demokrasi ve özgürlük mücadelesi peşindedirler. Emir Dokko’yu da bu yüzden beğenmediler. Yüce Allah’ın hükümlerini istediği, Tüm Allah dostlarının dostu, tüm Allah düşmanlarının düşmanı olduğu için.  Yüce Allah’ın gerçek bir dostu olduğu için yani.Fakat Rabbimiz onların tuzaklarını başlarına geçirdi elhamdulİllah.

Mübarek Küresel Cihad hareketinin lideri, Faziletli Şeyh Eymen El Zevahiri diyor ki: Kafkasya da devam eden 4 asırlık cihad Tevhid ve kılıç Ümmetinin aciz olduğunu söyleyenlere verilecek en güzel cevaplardan bir tanesidir.

Kur’an bildirdi: “Ey Mü’minler, yoksa sizden cihad işi terkolunur mu zannedersiniz? Ve yine Allah, içinizden ihlasla mücadele edenleri, ne Allah’tan ne Rasul’ünden, ne de Mü’minlerden başkasını dost edinmeyenleri, bilmediğini mi sandınız? Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

Kaynak: İslam Dünyası Dergisi,  Sayı: 5, Ağustos 2012

0 yorum:

Yorum Gönder

Destekleyen : Kavkazcenter | Kavkazonline | KavkazJihad
Copyright © 2013. Kavkaz Online - Tüm Haklari Saklidir.