Geçtiğimiz günlerde, Kafkasya Emirliği genel emiri Şeyh Ali Ebu Muhammed'e ait olduğu görülen bir video konuşması yayınladı.
El Nusra ve ÖSO yanlısı haber sitelerinin de içlerinde olduğu birçok
yayın kuruluşu, Kafkasya Emirliği Emiri'nin IŞİD karşıtı açıklamalar
yaptığını iddia etti.
Kafkasya Emirliği'ne dair haberler yapan Kavkazcenter sitesinin rusça
bölümü gibi aktif olmayan ve bir süre önce çeviri yapmayı bırakıp, başka
sitelerden alıntı haberler yayınlamaya başlayan Kavkazcenter'ın türkçe
bölümünün açıklamayı yayınlamamasından dolayı, bazı siteler konuşmayı
kendi görüşlerine uydurmaya çalıştı.
Emir Ali'nin Irak Şam İslam Devleti'ne karşı olduğu izlenimi verilmeye çalışan haberin aslının ise öyle olmadığı ortaya çıktı.
Çoğu Dağıstan'da olmak üzere yaklaşık 5 bin savaşçısı olan Kafkasya
Emirliği'nin hitab ettiği bölgelerden IŞİD'e biatli 1.500 dolayında
muhacir bulunmakta. Bu da gösteriyor ki K.E. savaşçılarının % 25'inden
fazlası IŞİD saflarında bulunuyor. Ketibetül Muhacirin vel Ensar'da ise
K.E.'ye bağlı 100 kadar savaşçı olduğu tahmin ediliyor.
Kısacası, IŞİD saflarındaki eski Kafkasya Emirliği savaşçılarının
sayısı, Ketibetül Muhacirin'e oranla yaklaşık 15 kat daha fazla. Bunlar
içerisinde Ömer el Çeçen gibi üst düzey emirler de var.
K.E. emiri Şeyh Ali ise açıklamasında IŞİD eleştirmiyor aksine her gruba
tarafsız yaklaşarak olaylara karşı görüşlerini tek tek ortaya koyuyor.
İşte, sitemizin çeviri departmanından Ebu Hayrunnisa'nın yaptığı "değiştirilmemiş ve üzerinde oynanmamış" tam çeviri:
Bismillahirrahmanirahim.
Elhamdulillahi rabbil alemin. Vessalatu vessalamu ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi va sahbihi ve sellem, emma ba'd.
Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berakatuh sevgili kardeşlerim!
Bu konuşma Suriye hakkında, Şam bölgesindeki fitneye ithaf olunur.
Allah, Kur'an'da buyuruyor ki; "Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı
sarılın, sakın ayrılığa düşmeyin. Allah'ın size bağışladığı nimeti
hatırlayın. Hani bir zamanlar düşman olduğunuz halde o kalplerinizi
uzlaştırdı da, O'nun bu nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Hani siz bir
ateş kuyusunun tam kenarındayken, O sizi oraya düşmekten kurtardı. Allah
size ayetlerini işte böyle açıkca anlatır ki doğru yolu bulasınız. (Ali
İmran/103)
Yine Allah Kuran'da buyuruyor ki: "Ey iman edenler, sizinle savaşacak
bir toplulukla karşılaştığınızda sebat edin, Allah'ı çokca zikredin ki
kurtuluşa eresiniz. Allah'a ve Resulune itaat edin, çekişmeyin, yoksa
korkaklaşırsınız da, hızınız kesilir, bunun için sabırlı olun. Allah
sabredenlerle beraberdir." (Enfal/45-46)
Peygamberimiz (sav) de buyuruyor ki; "Size bir ve beraber olmayı,
ayrılıktan sakınmayı tavsiye ediyorum. Cennetin ortasında olmak isteyen
cemaatten ayrılmasın, güç ve kuvvet cemaatle birliktedir."
Burada sıralayamayacağımız birçok ayet ve hadis birlik olmanın öneminden
bahsediyor. Şam'da cihad ilk başladığında, mücahidlerimiz bize gelip
Şam'daki cihada katılmanın hükmünü sordular. Biz de ayetlere ve
hadislere baktığımızda ikilemde kaldığımız için net bir cevap veremedik.
Peygamberimiz (sav) hadislerinde Şam'ın öneminden, cihadın orada
sürdürülmesinden bahsediyor. Allah (svt) ise ayetinde düşmanlarımızdan
yakınımızda olanlarla savaşmamızı buyuruyor. Durum böyle olunca
tereddütte kaldık. Bu konuda Şam'daki liderlerinde oradaki cihada
katılamamız yönünde bir açıklamaları olmadı. Cihadla ilgili alimler de
bu yönde hiçbir açıklama yapmadılar.
Ancak biz mücahidlerin oradaki cihada katılma yönündeki arzularını
görünce karşı çıkamadık. Yalnız, onları eğer Şam'a giderlerse Kafkasya
Emirliği adına orada bulunduklarından bahsetmemeleri yönünde uyardık ve
bundan bahsetmeye bir gerek olmadığını söyledik. Gittikleri yerdeki en
eski cemaate katılmalarını oradaki emire itaat etmelerini tavsiye ettik.
Bize gelen haberlerden, Emir Ebu Osman Dokko Umarov'un şehadetini
(inşaAllah) ögrendik ve onun mücahidlere, Şam'da; Kafkasya Emirliği
adına bir birlik kurulmasını söylediğini öğrendik. Ama açıkcası bizim
düşüncemiz bunda bir gereklilik, bir fayda olmadığı yönündeydi.
Allah (Subhanehu ve Teala) ve Rasul'ünün (sav) bizden beklediği tek bir
vücut olmamız, Allah'ın ipine sımsıkı sarılmamız ve bölünmememizdir.
Bizim de bütünlüğü istememizin birçok sebebi var.
Bunlardan ilki, "bütün" olunduğunda fitne olmayacagi içindir. Çünkü her
yeni kurulan cemaat kendi kurallarını ortaya koymaya başlıyor, bunda ise
sadece fitne var, bir hayr yok.
İkincisi, biz mücahidlerimizi oraya gönderdiğimizde sonradan tekrar geri
dönerler ve orada edindikleri savaş tecrübelerini paylaşırlar diye ümit
ediyorduk. Doğal olarak onlara internette kendilerinin kafirler
tarafından tanınmasına neden olacak paylaşımlarda bulunmamaları için
uyarıda bulunduk.
Bu da Kafkasya Emirliği'nden olduklarını söylememelerini, oradaki cepheyle birlik olmalarını istememizin diğer bir nedeniydi.
Eğer bizi dinleselerdi, o zaman ki tek cephe olan Nusret Cephesi'yle
beraber olsalardı; Allah'ın izniyle tevhidi yayacak ve cihadda çok yol
katedeceklerdi.
Ancak şuan gelinen nokta şu ki kardeşlerimiz kendi taburlarını, Ceyşül Muhacirin vel Ensar'ı (Muhacirler ve Ensar Ordusu'nu)
ilan ettiler. Tabi böylece kafirler de buradan oraya giden mücahidler
hakkında bilgi sahibi olup, onları takibe aldılar. Doğal olarak biz
umduğumuz hayra ulaşamadık ama olanların hakkımızdakı hayrını en iyi
bilen Allah'tır.
Üçüncü olarak; mücahidlerimiz eğer Nusret Cephesi'ne bağlı kalsalardı,
şuan ki duruma düşmezlerdi. Yani iki ateş arasında, Nusret Cephesi ve
Irak Şam İslam Devleti arasında.
İki tarafta Ceyşül Muhacirin vel Ensar'ı (Muhacirler ve Ensar Ordusu'nu) kendi
safına çekmeye uğraşıyor. Bir başka sebepte, düşüncemiz o ki eğer
mücahidlerimiz Nusret Cephesi'ne biat etmeye devam etselerdi, Irak Şam
İslam Devleti kendi bağımsızlığını böyle kolaylıkla ilan etmezdi.
Çünkü hem Irak Şam İslam Devleti hemde Nusret Cephesi, mücahidlerimiz
için yalnızca olumlu beyanatlar veriyor. En cesur, en savaşçı, nizamli
ve düzenli olduklarını, emirlerini dinlediklerini ve birbilerine saygılı
olduklarını dile getiriyorlar. Belki de bu özelliklerinden dolayı Devle
(IŞİD) mücahidlerimizin onlara katılmasını istedi.
Irak Şam İslam Devleti ve Nusret Cephesi'ndeki fitne ne zaman başladı?
Buna bir açıklık getirmek istiyoruz. Şam bölgesinde daha önce ilk cephe
Nusret Cephesiydi ve henüz ortada hiçbir fitne yoktu.
Ebu Muhammed Culani, Irak'ta Devle'nin (IŞİD) emiri Ebubekir el Bağdadi'nin yönetimi altındaydı. Bağdadi, Culani'yi Şam'a orada cihada devam etmesi için gönderdi.
Diğer yandan El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri, El Kaide'nin Şam'daki
varlığından söz edilmemesini istiyordu çünkü bu tam da kafirlerin,
batının Şam'a saldırabilmesi için ellerindeki en büyük koz olurdu.
Devle, El Kaide'nin Şam'daki varlığından söz edince arada anlaşmazlıklar
başladı.
Bağdadi, Şam'a gönderdiği Ebu Muhammed Culani'yi, kendisini Irak İslam
Devleti'nin bir kolu olarak tanıtmasını ve kendisine biat etmesini
bildirdi. Ancak Culani, Bağdadi'nin bu çağrısını reddetti ve Eymen ez
Zevahiri'ye biat etti. Böylelikle aradaki anlaşmazlıklar patlak verdi ve
Bağdadi Irak Şam İslam Devleti'nin ilan etti.
İki tarafta sorunun çözümü için Eymen ez-Zevahiri'ye mektup gönderdiler.
Eymen ez-Zevahiri yanıt olarak, Bağdadi'nin Irak Şam İslam Devleti'nin
ilan ederek hata yaptığını belirtti. Ebu Muhammed Culani'nin ise El
Kaide'nin Şam'daki varlığını ortaya çıkararak yanlış yaptığını belirtti.
Sonuç olarak Devle'nin (IŞİD'in) cihadı Irak sınırlarında, Nusret
Cephesi'nin ise Şam'da sürdürmesini söyledi.
Bu sırada El Kaide'nin Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen sınırları neden
tanıdığı konusu mücahidler arasında, El Kaide hakkında şüphelerin
yayılmasına neden oldu. Eğer Bağdadi ve Culani, Zevahiri'yi dinlemiş
olsalardı sorun çözülecekti ancak Devle(IŞİD), Zevahiri'nin sözlerine
kulak asmadı ve sonuçta fitne sona ermedi.
Mücahidler arasında kan dökülmeye başladı. Rabbani alimleri (Çevirmen notu: yani cihadla doğrudan alakalı olan alimler)
ve Zevahiri bağımsız bir mahkeme kurulmasını ve tek bir görüşe
varılmasını istediler. IŞİD bunu kabul etmedi ve hilafetlerini ilan
ettiler. Bağdadi'nin onların lideri olduğunu, kendi şeriat
mahkemelerinin olduğunu, bağımsız mahkemeye gerek olmadığını, eğer
sorunu çözeceksek izin verin, gelin bizim mahkemelerimizde sorunu
çözsünler dediler. Doğal olarak Nusret Cephesi bunu kabul etmedi ve
böylece bu fitne bugüne kadar süregelmekte.
Biz bu fitneyi gördük ve mücahidlerimizin bu fitneye dahil olmaması için
Allah'a dua ettik. Mücahidlerimize, ne Bağdadi ne de Culani tarafında
bulunmamaları için uyardık.
Sonunda Allah bize hakkı gösterdi ve IŞİD'in maskesini düşürdü. Devle
temsilcisi Adnani "bu bizim menhecimiz değildir ve olmayacaktır" isimli
bir bildiri yayınladı. Bu bildiride, Zevahiri'yi menhecini değiştirmekle
suçladı, onların demokrasinin ekserisini kabul ettikleri, tağutları
tekfir etmediklerini iddia etti ve El Kaide ile yolları ayırdıklarını
bildirdiler. Ancak yinede Zevahiri'yi tekfir etmiyorlar. Küfür ameli
gördükleri halde.
Peki tüm bunlar küfür değilse, bunu başka nasıl isimlendirebiliriz?
Devle'den bir kısım mücahid Culani'yi acıkça tekfir ediyor ancak bir
kısmı etmiyor. Elhamdulillah bizim mücahidlerimiz emirlerini dinleyerek
fitneden uzak durdurlar. Bugün de onlara nasihatimiz güçlü olmaları,
kafirlere karşı tüm güçleriyle mücadeleye devam etmeleri ve kazandıkları
bölgelerde kontrolleri ellerine tutmalarıdır.
Şu anda Şam'da onlarca farklı tabur var ve hepsi kendi alanlarına sahip.
Fitne sona erene kadar da bizim mücahidlerimiz kendi bölgelerini
savunmaya inşallah devam edecekler. Fitne sona erdiğinde herkes tek bir
emirin emri altında toplandığındaysa ilk adımı atacak olanlarda bizleriz
inşaallah!
Burada hususi olarak bir kardeşimize nasihatimiz olacak. Kendisi Ömer
el-Şişani'dir. Bu kardeşimizi ilk olarak temsilcimiz "emir" olarak Şam'a
gönderdi. Allah'ın izniyle bu kardeşimiz birçok başarıya imza attı.
Etrafında birçok insan topladı ve savaşta birçok başarı elde ettiler.
Ancak fitne başladığında uyarılarımıza rağmen kardeşimiz bizi dinlemedi
ve Irak Şam İslam Devleti saflarına katıldı. Bu onun tercihi, her ne
kadar biz hatalı görsekte.
Ancak IŞİD'e geçtikten sonra, diğer mücahidlere IŞİD'e katılmaları
yönünde propaganda yapmaya başladı. Biz bu durumdan memnun değiliz,
umuyoruz ki Adnani'nin bildirisinden sonra hatasını anlayıp Ceyşul
Muhacir vel Ensar saflarına katılır.
Biz bu kardeşimizin samimiyetini görüyoruz. Ona savaş politikasıyla
değil, ehli olduğu işle, cihadla uğraşmasını tavsiye ediyoruz. Kendisi
düşüncelerini tam olarak dile getirecek düzeyde rusça ve arapça
bilmiyor. Bu da onun kesik ve yanlış konuşmasına neden olabilir.
Kardeşlerimiz bazı olaylara şahid olmuş olsalarda olup biteni tam
bilmiyorlar ve tüm bunlar fitneyi artırır, azaltmaz.
Bu sebeple meseleleri hakkı söylemesi gereken cihad yöneticilerine
bırakmaları gerekiyor. Diğer mücahid kardeşlerimize de tavsiyemiz
fitneden ayrılmadığı müddetçe bu kardeşimizi dinlememeleri, kardeşimize
nasihatimiz bu fitneden vazgeçmesi ve bizim diğer mücahidlerimizin
yanında yer almasıdır. Fitne zamanında müslümanların fitneden uzak
durması gerektiği hakkında birçok hadis bunu göstermekte, bu sebeple biz
Allah'a ve Rasulü'ne itaat ediyor, Rabbaniyyun alimlerimizin
uyarılarını dinliyoruz.
Diğer bir şahıs olan Ebu Cihad hakkında ise bir bilgimiz yok. Kendisinin
hiçbir şekilde Kafkasya Emirliği ile bir alakası yoktur. Biz bu
kardeşimize Kafkasya Emirliği adına konuşmasına müsade etmiyoruz. Eğer
kendisi Devle'nin temsilcisiyse onların adını vererek konuşsun. Her bir
birey kendi konumunu bilerek ona göre hareket etmeli, Allah (svt) ve
Rasulü'nün kendisinden beklediği şekilde hareket etmelidir.
Burada gündeme getirdiğimiz meseleler internette yüklü miktarda bulunan
bilgilerden derleyip vardığımız sonuçlar değil, Şam'da olup biten her
olayı , değişikliği yakından takip ediyoruz. Ümmet için endişeleniyoruz,
bu olaya bir açıklık getirmek istiyoruz. Doğal olarak bir çok kişi de
bu konular hakkında bilgi sahibi değil ve bir kısım grup Irak Şam İslam
Devleti'nin hak üzere olduğunu düşünürken diğer bir kısım Nusret
Cephesi'nin hak üzere olduğunu düşünüyor.
Allah'a hamdolsun biz anladık ki bu iki grupta tevbe edip müslüman kanı
dökmeyi bırakmazsa kıyamet günü Allah (svt)'ye verecekleri hesap çok
ağır olacak. Allah'tan dileğimiz bize hakkı göstermesi, batıldan
uzaklaştırmasıdır.
Kafkasya Emirliği Emiri Ali Ebu Muhammed
Şaban 1435 - Haziran 2014
Bu sene başında Ruslara ait bir tren istasyonuna istişhad
eylemi yapan K.E. Dağıstan mücahidlerinin, IŞİD bayrağı önündeki
fotoğrafı:
Haber / Çeviri: Takva Haber
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSil