Anasayfa » » Said Buryatski, Dokko Umarov hakkında ne yazmıştı?

Said Buryatski, Dokko Umarov hakkında ne yazmıştı?

Yazar : Kavkaz Online Tarihi : 20 Mart 2014 Perşembe | 10:45

Said Buryatski, Dokko Umarov hakkında ne yazmıştı?

Şeyh Said Buryatski’nin kaleminden şehid (inşallah) Emir Dokko Umarov...

Said Ebu Saad’ın Mektuplarından Bir Bölüm:

Amorf (şekilsiz) şayialardan bahsetmeyeceğim. Aksine kendi gözlerimle gördüklerimden bahsedeceğim. Ben şimdiye kadar birçok emirle birlikte oldum. Onlarla az vakit geçirmedim ve onlarla hem savaşta, hem açlıkta, hem soğukta beraber oldum. Ve emirlerin hiç birisinde ikiyüzlülük alametleri, emeksiz kazanc isteği, başkaların hesabına hayatta sag kalmak arzusu ve daha önemlisi olan satılmışlık görmedim.

Hiç bir para ve dünyadakı nimetler, ormanda açlık ve soğukta kalan yılları, yara ve hastalıkları, normal bir dinlenişin yokluğu vesaireleri, bunların tümünün kayıbının yerini alamaz. FSB’den alacakları o paranın ne faydası vardır ki?  Ormanda adi kağıda bir şey alamazsınız, düzlüğü sadece ameliyat zamanı görebiliyorsunuz, yoksa ailelerin aldıklarını düşünyorsanız yanılıyorsunuz. Isterseniz sorun! Ve o zaman göreceksiniz ki, emirlerinin çoğunun en yakın akrabaları kaçırılıp öldürülmüştür. Sağ kalanlar ise yurtdışında saklanıyor ve evlatlarını sadece evden kamera ile görebiliyorlar.

Peki Dokku Umarov’un ailesinin durumundan haberiniz var mı? Babası Kadirov’un emri ile kaçırılıp öldürülmüştür. Erkek kardeşi ve amcasını/dayısını teslimiyyet için olmasa da, para için kaçırmışlardı. Onlar için Dokku bu kadar lüzumluysa, neden parayı kendisine vermesinler? Dokku’yu tanımak için ve onun emir adına layık olduğunu, önderlik adını taşımaya layık olduğunu bilmek için onunla az vakit geçirmedik.



Rasulullah(s.a.v)’ın rivayetine göre, insanın yüzüne söylenilen hakikat onu mahvedebilir lakin Allah’a yemin ederim ki, insanlarla iyi geçinme konusunda O’nun gibi başka bir adam görmedim. Hepsine aynı şekilde davranır, kimsenin gönlünü kırmaz ve hepsine adil olmaya gayret gösterir. Onunla ben her türlü durumda birlikte oldum, bu adam asla mücahitlere ihanet etmez, onlar için en iyisini yapmaya çalışır. Dokku’nun meziyetlerini saymak için saatlarce konuşmak gerekir fakat en önemlisi, Kur’an ve Sünnete sadık oluşudur ki, şeriattan bir kanıt getirdiğin an, hemen onu kabul eder. Hatta yıllarca kendisinde yer edinmiş sabit bir fikri bile olsa onu hemen değiştirir. Allah (s.v.t) karşısında kimseyi temize çıkarmıyorum ancak O’nu övgüye layık bir müsluman ve asrımızın büyük bir mücahidi görüyorum. Allah (s.v.t)’dan O’nu ve bizleri doğru yolu ile yönlendirilmesi için dua ediyorum. O’nun da elbette hataları oluyor, ki hatasız kimse olamaz, fakat O’nun insani vasıflarıyla mukayese edildiğinde bunlar pek önemsiz kalıyor. Allah’tan O’nun için mağfiret diliyorum.



Bunlardan sonra; Kafkasya’da yaşanan birinci ve ikinci cihadlar hakkında bir çok şey anlatılıyor. Bu adamı daha iyi tanıyorsunuz. Bugün cihada çıkmayanların, hatta cihaddan kaçanların O’nun hakkında söyledikleri şeyler gerçek midir? Doğrudur, birinci cihaddan evvel Ebu Osman Dokku Umarov Rusya’da eşkıyalık (haydutluk) yapıyordu. Bu kimse için sır degildir. Fakat savaş başladığında O, her şeyi geride bırakıp Allah yolunda cihad etmek için Çeçenistan’a gelmiş. Bana da şöyle anlatmıştı: «Savaş başladığında Dudayev’in çağrısını duyup Çeçenya’ya geldim. Benim uzak bir akrabam vardı: Hamzat Gelayev… Hemen O’nun yanına gittim. Onun yanına altımda bir Mersedes, ayağımda bir iskarpin ve ağzımda sigara ile geldim ve O’na,kendisinin yanında cihada katılmak istedğimi söyledim. Lakin, Gelayev bana bakıp “Namaz kılıyor musun?” diye sordu. Ben de “Hayır” cevabını verdim. “Lakin gerekirse onu da ögrenirim” dedim. Ama o an beni yanına almak istemedi ve başka emirin yanına gönderdi. Daha sonra benim hakkımda araştırma yaptı ve beni kendi ekibine kaydetdi».

Sonraları Grozni’de meydan savaşları başladığında Ebu Osman tüm zamanını cihadda geçirmiş ve roket atıcısı olarak kafirlerin 23 tane zırhlı araçlarını bizzat yok etmiş. 9 tanesini Grozni’nin  “Noel gecesi” saldırısında vurmuş ve Maykop tümeni de orada yok edilmiş. O zaferi de Cevher’in hilesi (kurnazlık) sayesinde kazandıklarını belirtmişti. Ordu tarafından kuşatılan Cevher, Ruslan Aushev’i telefonla arayıp kafirlerin her an şehre hücuma geçmek üzere olduğunu ve ellerinde onların araçlarına karşı bir silah olmadığını söyleyerek ondan birkaç bin mermi yardım istemiş. Kafirler ise maalesef ki, haberi (konuşmayı) yakalayıp şehre hücuma geçmişler ve her sokaktan onların üstüne tanklar için önceden hazırlanan roketler yağmış.

Zafer kazanılıp orduların şehirden püskürtülmesinden sonra Dokku Umarov, Mashadov’un başkanlık döneminde güvenlik organları komitesinde katip vazifesinde çalışmış. Sonra bu görevden istifa etmeyi denemiş fakat Mashadov O’nun istifa dilekçesini imzalalamayarak O’nu sürekli yanında tutmuş.  Sonraları Dokku, Hamzat Gelayev ile birlikte İslam’ı daha detaylı olarak ögrenmek amacıyla Pakistan’a gitmişler ve bir süre oradaki alimlerle görüşüp bazı İslami bilgileri onlardan öğrenmişler.



Birinci ve ikinci savaş arası dönemde Dokku, yeni bir savaşa hazırlanmıştı. Harsenoy’da eğitim kampı kurmuş, silah pazarlarından silah ve cephane almış, uçurumlarda kalmış eski Rus askeri araçlarını çıkarıp tamir etmiş, havan toplarını biriktirmiş, ganimet olarak alınan BTR’leri modernleştirmiş ve üstüne ek olarak DŞK makineli tüfekleri koymuştu.

Dağıstan’da olaylar başladıktan sonra Tsumada bölgesinde kafirler tarafından abluka edilen mücahitlere yardim etmek için Ebu Osman oraya kendi birliğini salmıştı. Novolak’taki çatışmalarda ağır araçlarla birlikte aktif olarak yer aldı. Bu olayların ardından kafirlerin orduları Çeçenya’ya girdikten sonra Ebu Osman, Grozni’de mevzilendi ve şehre saldıran  kafirlere karşı o pozisyonu korudu. Ancak Grozni’den çıkışta Dokku ağır şekilde yaralanmıştı. Büyük patlama onun başını yarmış, çenesini parça parça etmiş ve yüzündeki derisini koparmıştı. Fakat ambulans yardımı olmamasına, yaraların irinlemesine ve irinin çıkarılması için kafatasın delmeğine rağmen O, yine de sağ kaldı. Muhakkak ki bu, Allah (s.v.t)’ın bir mucizesiydi  ve Allah (s.w.t) O’na cihadda yıllar boyu kalmayı nasip etti.

Ve bugün, vücudunda pek çok yara izi olan, mermiyle patlayan çenesi ve dişleri bile suni olan, sağlam yürümekten engelli, zedelenmış ayağı olan bu yaralı şahsiyyete bakarak çok şey anlıyoruz… O’nun yerine başka birisi olsaydı, muhtemelen yaralarını bahane ederek cihadı terkederdi. Fakat Ebu Osman, bu durumda senelerce kaldı. Hastayken, yaralıyken, kışın soğuk ve açlık anlarında, kesintisiz savaşlarda ve düşmanın ona karşı hazırladığı özel operasyonlarda… Hala evlerinde oturup sükünetlerinin, hanımlarının, yeme ve içmelerinin tadını çıkaran ve cihada çıkmayan sağlam ve güclüler için bu insan, tıpkı dilsiz bir sitem gibi kalıyor. Çünkü Allah’ın katında onların bu amelsizliklerinin bir özrü yoktur. Lakin Ebu Osman’ın vardır. O,  sağlık sebeplerinden dolayı cihadı terk edebilirdi. Lakin cihadı terk etmek aklına bile gelmiyordu… Bunun neticesi olarak Allah (s.v.t)’ın vaad etdiği şey, hakikat ve sabittir: «Allah mücahidlerin derecesini oturanların derecesinden üstün kıldı…».

Ey bu satırları okuyan! Bunu iyi bil! Gözlerini aç ve o adama bak! Allah (s.v.t), O’nu soy ve mkavmine göre değil, sadece takvasına göre milyonlarca kişinin üstüne yükseltdi ve O’na bu otoriteyi bahşetti. Kendisi ise hala bu emirlik görevini Allah (s.v.t) tarafından gönderilen bir ceza gibi algılıyor …

Belki düşüneceksiniz ki O, FSB için gerekli bir adamdır ve bu yüzden O’nu her zaman sağ bırakıyorlar. Lakin, bu düşünceyi aklınıza yerleştirmeden önce gelin ve burdakı duruma içeriden bir bakın. Kafir O’nu bir an bile rahat bırakmıyor. O’nun sığınağını fişeklerle, füzelerle basıp gökten darbeler indiriyor, onu zehirlemek istiyorlar. Ebu Osman’ın kendisine karşı hazırlanan 3 büyük operasyondan sonra hayatta sağ kalışının canlı şahidi bir tek ben oldum. Lakin Allah’ın planı daha muazzamdır, ama siz bilemezsiniz. Her defa uğursuz geçen operasyonun neticesinde kafirleri acizliklerinden dolayı öfke içinde kalmış bir vaziyette bırakıyordu. Kafırov her operasyondan sonra Dokku’nun sonuna az kaldığını söylüyor. Fakat  herşey Allah’ın izni ile oluyor. Onlar isterlerse ormana nükleer bombalar dahi atsalar ve kafirlerin komplosu ne kadar büyük olursa olsun, bu mücahidin vakti gelmediği sürece O  ölmeyecektir…


Ayrıca Dokku Ebu Osman, başlı başına bir kitap gibidir. O’nun hakkında bildiklerimi ve biyografisinden topladıklarımı bir defada tümüyle aktarmak imkansız. Fakat Allah (s.v.t) izin verirse, bu konuyla ilgili ayrı bir makale yazarız.  Çünkü kesinlikle inanıyorum ki; gelecek kuşaklar ve İslam tarihi için bu insan hakkında bir iz kalmalıdır. Bu, O’nunla aynı devirde yaşarken cihada çıkıp O’na beyat etmeyenler için de bir ihtar olmalıdır.

Diğer emirler hakkında ne söylemek gerekir? Onların hakkında başkalarının konuştukları değil, kendi gördüklerimi anlatırsam daha iyi olur. Nohçiço vilayetinin doğu cephesinin emiri Aslanbek: Ormanın her tarafında kafirlerin onlarca keşif grubunun dolaştığını bilerek ve belki de kuşatma çemberi içinde olduğumuzu tahmin ettiği halde bile soğukkanlılığını hiç kaybetmeyen adamdır.  Açhoy-Martan sektörün emiri ve güneybatı cephesinin sorumlusu Tarhan’ın naibi olan Hamzat: Özellikle önünde tehlike olduğunu hissettiğinde bile, yolumuzdaki muhtemel pusulara bakmayarak, hiç bir şeye önem vermeyerek her zaman grubun önünde gider. Sunja sektörünün emiri olan Hamzat da aynen fedakarca davranırdı. Üstelik, keşifçi için yararsız olan bomba atarını elinde taşımadığı halde bile…”

Şehid (inşallah) Şeyh Said Buryatski







0 yorum:

Yorum Gönder

Destekleyen : Kavkazcenter | Kavkazonline | KavkazJihad
Copyright © 2013. Kavkaz Online - Tüm Haklari Saklidir.